Sunday, June 21, 2009

Arafat sahneden çekildi, şimdi ne olacak?

Filistinliler, liderlerini, 1960'lardan bu yana Filistin ulusal davasını kendi şahsıyla özdeştiren Yaser Arafat'ı, Arap diyarlarındaki namı ile Ebu Ammar'ı kaybetti. Filistinlilere ve sağduyulu dünya kamuoyuna göre o bir kahraman, Filistinlilerin ümitlerini ve Filistin davasını canlı tutabilen tek liderdi. Düşmanlarına göreyse, halkını hayal kırıklığına sürükleyen bir 'terörist.' Artık Arafat yok. Verdiği mücadelenin sonucunun nasıl olacağını ve tarihin onunla ilgili nihai kararını, ileride göreceğiz. Şüphesiz ki, yıllar boyu dünya siyasetinin önde gelen baş aktörlerinden biri olan Arafat'ın perdeden çekilmesi sonrası Ortadoğu'da dengeleri değiştirecek bir boşluk doğdu. Bu boşluğun ortasında ise, tüm haşmetiyle duran bir soru var: 'Şimdi ne olacak?' Arafat sonrası Filistin'i, akla gelen ilk soruların eşliğinde, bölgeyi ve aktörleri yakından tanıyan isimlerle irdeledik. Uzmanlar, Filistin seçimlerinde İsrail'in alacağı tavra ve Mahmud Abbas'ın liderliğine dikkat çekiyor.

Arafat'tan sonra nasıl bir manzara ortaya çıkacak? Ölümü sizce Filistin meselesini nasıl etkileyecek?

Mandel: Kısa vadede Arafat'ın ölümünün, hali hazırda Gazze ve Batı Şeria'daki tek kanun hükmündeki silahlı gruplar arasındaki güç mücadelesini artıracağını düşünüyorum.
Robinson: Onlarca farklı ve akla yatkın senaryo üretilebilir. Ben bu bakımdan biraz daha iyimser olacağım. Liderlik devrinin daha yumuşak bir şekilde olacağını düşünüyorum. Tek adam dönemi sona erdi. Toz dumanın yatışmasıyla Filistin'de birden fazla önemli liderliğin ortaya çıktığına şahit olacağız. Her ne kadar ihtimal dahilinde olsa da, bir iş savaş yaşanacağını sanmıyorum. Ulusal birlik, Filistinliler açısından oldukça önemli retorik hedefidir ve Hamas da dahil olmak üzere Filistin ulusal birliğini bozan grup olarak görülmek istemeyecektir. Tabii ki sorunlar olacak, pürüzler çıkacak, ama genel olarak, geçiş sürecinin yumuşak olacağını tahmin ediyorum. Burdaki asıl soru işareti, İsrail. Eğer İsrail çetin cevizi oynamak isteyip zorluklar çıkartırsa, -mesela gerçek anlamda seçim yapılmasına engel olmak gibi- o zaman parçalanmaya yönelik ihtimallerin yükseleceğini söyleyebilirim.
Quandt: Ben tekrar diplomasinin masaya gelmesi açısından bir imkan doğduğunu düşünüyorum. Artık konuşacak kimse yok, şeklindeki mazaretin de geçerliliği kalmadı. Ama yine de mevcut sorunlar durdukça, iyimser olmanın zor olduğuna inanıyorum.
Makovsky: Arafat o kadar uzun yıllar Ortadoğu resmini hakimiyeti altına aldı ki, açıkçası onun ölümünden sonraki manzarayı gözümde canlandırmakta zorlanıyorum. Arafat iyi ya da kötü, Filistin meselesini dünya gündemine taşıdı ve orada tutmayı da başardı. Birçokları Arafat'ın geride bıraktığı izleri tartışacaktır. Ama şu an önemli olan, onun liderlikten ayrılmasıyla, yeni bir dönemin eşiğinde olduğunu anlayabilmemiz.

Filistin'de bir liderlik boşluğu doğabilir mi? Yoksa Arafat'ın ölümüyle FKÖ'de öne geçen isimlerden Mahmut Abbas, Ahmed Kurey filistin meselesini Arafat gibi sırtlayabilirler mi?

Mandel: Mahmud Abbas ve Ahmed Kurey'nin hem otoritesi hem de silahları yok. En iyisinden geçiş süreci figürü olabilirler. Hangi kişilerin ya da grupların, hangi güç ve yetkiyle bu süreçten çıkacağı ise tam bir muamma. Şu anda da bu konu üzerinde sağlıklı bir değerlendirme yapılabileceğini sanmıyorum.
Robinson: Mahmud Abbas'ın da aralarında olduğu birçok kalifiye Filistinli lider var. Bu liderler arasında İsrail ile yapılacak bir barışın neler ihtiva etmesi gerektiğine dair herhangi büyük bir fikir ayrılığı olmadığı gibi, aynı zamanda yumuşak ve anayasaya dayanan bir geçiş sürecine dair ciddi bir anlaşmazlık da yok. Arafat son yıllarda Filistin politikaları önündeki bir engel olarak görülüyordu ve diğer liderler, Arafat'ın yaratmış olduğu 'kleptokrasi'yi kenarından köşesinden yıpratmaya çalışıyordu. Sonuç olarak ölümü, Filistin politikalarının tekrar canlandırılmasına dair bir fırsat yaratacaktır. Tabii ki bu arada Rajub ya da Dahlan gibi güvenlik şeflerinin zor kullanarak iktidarı ele geçirmesi ihtimalini göz ardı edemeyiz, ama bunun olması için gerçekten işlerin çok kötü gitmesi gerekir. En azından şu an için bu söz konusu değil.
Quandt: Arafat sonrası ortaya çıkan liderlikler ve Hamas, barışa onay verebilir. Seçimler yapılabilirse, daha fazla meşruiyete sahip yeni yüzlerin sahneye çıktığına şahit olabiliriz. Eğer İsrail akıllı ise, genel affın bir parçası olarak, Mervan Barguti'yi serbest bırakacaktır.
Makovsky: Arafat, otoriter tarzından şikayetçi olanları gölgelemekte oldukça başarılıydı. Doğal olarak yeni süreç kolay olmayacak. Bununla birlikte, uzun zamandır ilk kez Filistinlilerin eline, Abbas'ın toparlayıcı liderliği altında, gelecekteki liderliği belirleyecek seçimlere kadar, ülkeyi istikrara kavuşturma imkanı geçmiş oldu. Arafat'ın sahneden çekilmesi, tam da İsrail Başbakanı Şaron'un, geçmiş uygulamalarından sıyrılıp Gazze'den çekilmeyi kabul ettiği ve Amerika'daki başkanlık seçimlerinin hemen akabindeki bir ana denk geldi. Seçim sonrası doğal olarak yeniden seçilen hükümet mevcut politikalarını gözden geçirecektir. İşte bu aşamada, Bush hükümetinin Filistin denkleminde by-pass ettiği Arafat'ın gölgelediği Mahmud Abbas, yeni bir soluk olabilir. Bunun için Amerika etkin bir şekilde Abbas'ı desteklemeli. Aksi takdirde onun boşluğunu, intikam saldırılarıyla İsrail'i, tüm fırsatları ortadan kaldıracak çapta askeri bir misillemeye itebilecek Hamas ve diğer örgütler doldurabilir.

Arafat'ın ölümünün Filistin meselesinde yeni bir sayfa açtığına inanılıyor. Bu ne derece doğru?

Mandel: Uzun vadede Arafat'ın yeni kuşak Filistin gençleri arasında Yahudi nefreti ve intihar eylemlerini teşvik eden söylemi ve 2000 yılında Clinton'ın önerdiği barış önerisini reddetmesiyle, İsrail ile sürekli bir barış anlaşmasına yönelik bir Filistin konsensüsünün oluşturulmasını zorlaştırdığını göreceğiz. Dolayısıyla geride bıraktığı miras, muhtemelen, İsrail ile yapılabilecek uzlaşmaya dayalı bir antlaşmaya yönelik bir veto olacak.
Robinson: Bu yeni sayfanın önemli aktörü, İsrail olacak. Filistin topraklarını fiziksel olarak kontrol ettiği için, İsrail'e düşen en önemli görev, seçimlerin yapılmasını sağlamak. Bunun için İsrail'in iki önemli karar vermesi gerekiyor. Birincisi, Filistinlilerin müdahaleye uğramaksızın ve düzenli bir şekilde oy kullanabilmeleri için, birliklerini, 28 Eylül 2000'deki konumuna çekmesi gerekecek. Ama diğer yandan bir kez bu yerleşim yerleri boşaltıldıktan sonra buraların tekrar işgal edilmesi oldukça güç. Bu yüzden bu oldukça ciddi bir karar. İkincisi, İsrail, sembolik açıdan büyük önem taşıdığı için, Doğu Kudüs'teki Filistinlilerin de seçimlere katılmasına izin vermeli. İsrail, bunların ikisine de 1996'da izin vermişti. Yine vermeli.
Makovsky: Arafat'ın sahneden çekilmesi, tıkanmış görünen Ortadoğu barış sürecinin önünü açabilir. Bu kritik eşikte tüm taraflara, yeni realiteden yararlanma açısından büyük görevler düşüyor. İkinci bir Ramallah baharı için fırsat kaçırılmamalı.

Bu yeni süreçte Amerika, AB ve İsrail neler yapmalı?

Mandel: Her şeye rağmen Avrupalılar da bu sözde yeni açılıma dahil olma eğilimi gösterecek; Amerikalılar ise daha tedbirli olacaklardır. Bu arada Bush hükümeti, Avrupa ilhamlı 'yol haritası' barış planının yoldan çıkardığı, yeni ve demokratik bir liderliği destekleme yönündeki taahhüdünü yineleyecek kadar akılcı olabilir.
Robinson: İsrail'e düşen görevlerden bahsetmiştim. Tabii ki geçiş sürecinin yumuşak olması için Amerika ve AB'nin de oynayabileceği önemli roller var. Amerika ve AB ise bunun gerçekleşmesi için süreci yakından takip etmeli. Ve daha da önemlisi, Amerika ve AB, Tony Blair'in 'Bu meselenin bir an önce ve daimi şekilde çözülmesi, çok büyük önem arz ediyor' şeklindeki sözlerini ciddiye almalı. Filistin meselesi, küresel huzursuzluğun ve de dolayısıyla İslam dünyasındaki huzursuzluğun temel kaynağı. Ciddi bir şekilde ve acilen ele alınmalı. Belki de Arafat'ın ölümü, akılcı bir şekilde yol alınmasının önünü açabilir.
Quandt: Bana kalırsa tüm bu aktörler, sorunun, Clinton'ın teklif ettiği şekilde, iki devletli bir çözüm içinde çözülmesi için bir kez daha ciddi bir şekilde atağa kalkmalı. Gerçekten bunun haricinde barışa ulaşılabileceğine inanmıyorum.
Makovsky: Amerika, Arafat sonrası dönemin köşe taşlarını belirleyemiyebilir, ama en azından bunun daha arzu edilir şekilde yol almasına yardımcı olabilir. Burda Amerika'ya düşen rol, Gazze'den gerçekleşecek geri çekilmenin, Abbas'ı zayıflatacak şekilde değil de, elini kuvvetlendirecek tarzda olmasını sağlamaktır. Bundan kastım şu: Amerika, geri çekilmeyi planlayan İsrail'i, Arafat sonrası liderlikle birlikte çalışmaya zorlamalı. Özetle, İsrail, Gazze'den tek taraflı değil de, Filistinlilerle karşılıklı görüşüp çekilirse, bu hem yeni liderliğin meşruiyetini güçlendirecek hem de geçiş sürecini yumuşatacaktır. Amerika aynı zamanda bu süreçte, Avrupalı ve Arap dostlarını da, Abbas ve Kureyşi'nin önderliğindeki yeni liderliği açıktan desteklemeye teşvik etmeli.

Glenn E. Robinson: Monyterey Deniz Kuvvetleri Akademisi Ulusal Güvenlik İlişkileri Bölümü'nde profesör. Uzmanlık alanı bölgesel barış ve Ortadoğu'daki mahalli düzensizlikler. Building a Palestinian State - The Incomplete Revolution (Filistin Devleti'nin inşası-Tamamlanmamış Devrim, Indiana University Press, 1997) isimli kitabın yazarı. The International Journal of Middle East Studies, The Middle East Journal, Middle East Policy, Survival, Current History ve Journal of Palestine Studies gibi organlarda makaleleri yayınlanıyor.
Daniel Mandel: Modern Ortadoğu alanında uzman olan Dr. Mandel, tarihçi ve gazeteci. Melbourne Üniversitesi mezunu. Aynı üniversitenin Tarih Bölümü'nde araştırmacı. Australia/Israel & Jewish Affairs Konseyi tarafından yayınlanan The Review'in eski editörlerinden. Dr. Mandel Avustralya Parlamentosu alt komitelerinde sık sık Ortadoğu ile ilgili toplantılara katılıyor. Amerikan ve Avustralya medyasında Ortadoğu konulu programlara konuk oluyor. The Establishment of Israel: The Undercover Zionist (İsrail'in kuruluşu: Gizli Siyonist, London: Routledge, 1994) isimli bir de eseri var.
William B. Quandt: MIT ve Stanford üniversitelerinde eğitim aldı. Arap-İsrail çatışması ve enerji konularında uzman. Uzun yıllar Beyaz Saray'da Ulusal Güvenlik Konseyi'nde görev yaptı. Camp David Görüşmeleri ve Mısır-İsrail Barış Antlaşması'nda aktif rol aldı. 1994'de Virginia Üniversitesi Dış İlişkiler ve Yönetim Bölümü'ne katıldı. Öncesinde Brookings Institution'da Dış Politika Araştırmaları Bölümü'nde, Rand Corporation ve Pennsylvania Üniversitesi'nde görev aldı. Ortadoğu, Arap-İsrail çatışmasına Amerika'nın yaklaşımı ve enerji gibi alanlarda araştırmalar yaptı.
David Makovsky: Eğitimini Kolombiya ve Harvard üniversitelerinde tamamladı. Washington Institute'de Ortadoğu Barış Süreci Projesi Yöneticisi. Johns Hopkins Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Bölümü'nde öğretim görevlisi. Aynı zamanda U.S. News and World Report dergisi editörlerinden. Barış süreciyle ilgili haberleriyle değişik gazetecilik ödülleri aldı. Filistin meselesiyle ilgili yazıları New York Times, Washington Post, Los Angeles Times, Wall Street Journal, Foreign Affairs, ve National Interest gibi yayın organlarında sıklıkla yayınlanıyor.

Ali Çimen, İstanbul
14 Kasım 2004, Pazar, Zaman Gazetesi Yorum Sayfası


Röportajı ZAMAN'dan okumak için tıklayınız
Röportajı orijinal gazete formatında okumak için tıklayınız
Bir önceki sayfaya dönmek için tıklayınız
Ana menüye dönmek için tıklayınız

No comments: