Tuesday, July 14, 2009

Soğuk Savaş dönemi geri mi geliyor?

"Dünyanın çivisi çıktı..." Bu, şimdiye kadar olan bitene stratejik birtakım izahatlar getirmeye çalışan yerli ve yabancı yorumcuların, son zamanlarda giderek daha dehşet verici bir manzaraya bürünen dünya siyaset arenasını tanımlamak için kullandıkları en kestirme ifade oldu.
Başkan Bush'un ikinci kez seçilmesiyle birlikte Irak'ta savaşın şiddetini, akıl almaz sahneler eşliğinde artırması, kabinesindeki en ılımlı ismin yerine 'dişi şahin' Condeleezza Rice'ı Dıişleri Bakanlığı'na getirmesi, endişeleri artırdı. Hemen akabinde Amerikalıların sesten 10 kat hızlı uçan füzeyi başarıyla denemesi (ki bu pratik anlamda yakın bir gelecekte Amerika'nın kimsenin ruhu duymadan istediği her yeri vurabilmesi anlamına geliyor!) ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in, geçtiğimiz günlerde, hiç de beklenmedik bir anda, alışılmış diplomatik tarzın da dışına çıkarak, 'Öyle bir atom silahı yapıyoruz ki görünce aklınız şaşacak!' mealinde bir şeyler söylemesi, ortalığı iyice gerdi. 'Soğuk Savaş kâbusu geri mi dönüyor?' içerikli makaleler dünya basınını süslemeye başladı. Bu sıcak gündemi, Monterey Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Nükleer Silahların Sınırlandırılması Merkezi'nden Dr. Nikoli Sokov ile tartıştık. Nükleer silahsızlanma üzerine Rusya'nın en yetkin isimlerinden olan Dr. Sokov, 1987-92 yılları arasında Sovyet ve Rus dışişleri bakanlıklarında çalıştı. Nükleer silahların sınırlandırılmasını hedefleyen START I ve START II müzakerelerine ve bakanlar seviyesinde birçok zirveye katıldı. İngiltere'nin önde gelen bilimsel merkezlerinden Union of Concerned Scientist'den Füze Savunma Kalkanı, nükleer silahsızlanma, uzay silahları ve Amerikan nükleer silah politikası üzerine uzman Dr. David Right, Amerika'nın önde gelen düşünce merkezlerinden CFR'da (Council on Foreign Relations) nükleer ve radyolojik terörizm, nükleer silahsızlanma ve uluslararası nükleer politikalar üzerine çalışmalar yapan Charles D. Ferguson ve North Carolina Üniversitesi'nden Rusya uzmanı Prof. Donald J. Raleigh da görüşleriyle tartışmamıza katkıda bulundu.



Putin'in nükleer silah konusundaki çıkışını nasıl okumalıyız?
Bu açıklama farklı kaynaklarda daha değişik tarzda yansıtıldı. Putin, Rusya'nın terörizmi ulusal güvenliğine yönelik en büyük tehdit olarak gördüğünü, ama aynı zamanda nükleer tehlikelere de gözünü kapamadığını söyledi. Bu yüzden nükleer cephaneliği de dahil olmak üzere, bir bütün olarak silahlı kuvvetleri geliştirdiklerini ifade etti. Bu açıklama, Rus politikasında herhangi bir dönüşümü yansıtmıyor. Rusya, sadece süper güç statüsünü kaybetmekten dolayı kaynaklanan hassasiyetini devam ettiriyor. Putin'in sözünü ettiği nükleer füze sistemi yeni bir şey değil, daha önce de değişik vesilelerle ile getirilmişti. Ama Putin'in bu açıklamayı bu tarzda yapmasının bir takım hedefleri var. İlki, askeriyenin moralini düzeltmek. Özellikle de medya tarafından 'stratejik nükleer füze' üretebilme yeteneğini kaybettiği şeklinde açık bir dille eleştirilen Füze Araştırma ve Geliştirme Birimi'nin başındakilerle yapacağı görüşmeden birkaç gün önce bu açıklamayı yapması manidar. İkincisi, Batı'ya Rusya'nın gözardı edilemeyeceğini hatırlatmak ve diğer nükleer kulüp üyelerine karşılık nükleer caydırıcılığını devam ettirme niyetinde olduğunu göstermek. Rusya bu konuyu, özellikle birtakım önemli uluslararası zirveler öncesinde periyodik olarak gündeme getiriyor. Ve bildiğiniz gibi Putin, önümüzdeki iki hafta içinde ABD Başkanı Bush ile bir araya gelecek ve AB-Rusya zirvesine katılacak...

"Savunmamızda nükleer silah zırhı gibi temel unsurları ihmal edersek başka tehditler gelebilir" şeklindeki ifadesini nasıl yorumlayalım? Rusya, nükleer silahların kullanımı da dahil olmak üzere, terörle savaş cephesindeki yerini mi alıyor?
Burda terörle savaştan ne kastettiğiniz önemli. Genel olarak bakarsak evet, Rusya, başta Amerika olmak üzere, diğer ülkelerin teröre karşı verdikleri küresel savaşı destekliyor. El Kaide gibi uluslararası terör şebekelerini ulusal güvenliğine tehdit olarak görüyor. Her ne kadar Amerika'nın Irak'a savaş açmasını eleştirse de, Fransa ve Almanya gibi cephe almadı. Bu arada Irak'taki askeri operasyona katılmasa da, teröre yönelik Amerika ve Rusya'nın istihbarat paylaştığını gösteren deliller var. Rusya da Çeçenistan'da 'kendi' terörle savaşını veriyor. Hatta bu savaş Moskova ve Beslan'da gördüğümüz üzere Rus topraklarına da taşındı. Buna rağmen nükleer silahlar, nükleer silahı olmayan ülkelere karşı kullanılamayacağı için, terörle savaşın bir parçası değiller. Bunun tek istisnası, nükleer silahı olmadığı halde kimyasal ya da biyolojik silahlarla Rusya'ya saldıran ülkeler olabilir. Diğer yandan Rusya'nın konvansiyonel silahlı güçleri giderek etkinliğini kaybediyor. Rus yönetimi bundan dolayı, kendisine yönelik olası konvansiyonel saldırıları caydırmak açısından da nükleer cephaneliğine vurgu yapmakta. Rusya'nın bu endişesi özellikle 1999'daki Kosova Savaşı'ndan ve NATO'nun genişlemesinden sonra daha da arttı. Diğer yandan evet, Moskova, nükleer cephaneliğini iyi durumda tutmak istiyor. Ekonomik ve politik kriz yıllarında nükleer cephanelik bakımsız kaldı ve hemen hemen hiçbir yeni silah geliştirilemedi. Üretilmedi de. Eğer bir atılım yapılamaz ise Rusya, 15-20 yıl içerisinde nükleer kapasitesini kaybedecek. Bu açıdan modernizasyon gayet doğal görünüyor. Son iki-üç yılda nükleer silahların iyileştirilmesi için daha çok bütçe ayrılıyor. Sonuçta Putin, bu açıklamayla, tüm zorluklara rağmen Rusya'nın nükleer kapasitesinin halen canlı olduğunu ve maddi sıkıntılara rağmen modernize edilebileceğini göstermek istiyor.

Dediklerinizden hareketle, Putin'in henüz ölmedik, eskisi kadar güçlüyüz' mesajı verdiği söylenebilir mi?
Eskisi kadar güçlü olmadığı kesin. Ama analizinizin 'henüz ölmedik' kısmı doğru. Bununla birlikte stratejik modernizasyonun hızının yavaş olduğu akılda tutulmalı. Söz gelimi, son dört yılda ortalama 6 stratejik füze yenileniyor. Bu, 1999-2000'deki 10 füze ortalamasının altına düşüldüğünü gösteriyor. Önümüzdeki on yılın yıllık ortalama hedefinin 15 olduğunu göz önünde tutarsak, Putin yönetimi altında modernizasyon işinin yüzde 50 yavaşladığını söyleyebiliriz. Yeni füze modernizasyonu da yavaş ilerliyor. Diğer bir deyişle, nükleer silahlar üzerine bu kadar gürültü koparılmasına gerek yok.

Bu durum küresel ölçekte bir nükleer silahlanma yarışını tetikleyebilir mi?
Sanmıyorum. Nükleer bombaya sahip tüm ülkeler (sahip olmayan bazıları da) modern taşıyıcı sistemlerin geliştirilmesi için çalışıyor. Rusya'nın tüm stratejik silahlarının garanti süresi dolmuş durumda. Bazıları parçalara ayrıldı. Bazılarının garanti süresi uzatıldı ama bu sonsuza kadar böyle süremez. Bugün olan biten, eskilerin yerine daha gelişmiş yenilerinin konulmaya çalışılması. Hedeflenen, Rusya'nın hantal nükleer silah kapasitesini daha küçük, etkin ve teknolojik olarak daha gelişmiş fırlatma sistemine sahip olanlarla değiştirmek. Rusya'nın bu modernizasyon çabalarına karşılık diğer ülkelerin bir silahlanma yarışına girmelerine, gerçekten de, bir neden görmüyorum. Bildiğiniz üzere Amerika'nın da ilk tepkisi oldukça soğukkanlı oldu. Bu özellikle önemli zira, Putin'in bahsettiği bu sistemler, Amerika'nın caydırılmasına yönelik stratejik cephaneliğin bir parçası. Hatta bu sistemlerden biri, özellikle, Amerika tarafından Alaska'da geliştirilmekte olan Füze Savunma Kalkanı'nı aşacak şekilde tasarlanıyor. Rusya'nın eylemlerini kendi silahlanma programlarına kılıf olarak kullanmak isteyecek ülkeler ise, ayrı bir mesele.

Putin ne tür bir nükleer silahtan bahsediyor?
Putin kastettiği iki sistem var. Biri, karadan fırlatılan stratejik füzeler için geliştirilen manevra özelliğine sahip, füze savunma sistemlerini aşabilecek bir savaş başlığı. Bu, kesinlikle Amerika tarafından Alaska'da geliştirilmekte olan füze savunma sistemine, hatta ondan daha gelişmiş olanlara karşı da etkili olacaktır. İkincisi ise, 'Bulava' ismindeki stratejik füze. Halen geliştirilme aşamasında. Simülasyon testi 2004'te yapıldı. Hem karadan hem de denizaltıdan fırlatılabilecek. Daha uzun bir süre deneme safhasında kalacak gibi.

"Putin, 'Rus ordusu daha ölmedi' demek istiyor"
Putin'in Amerikan Füze Savunma Sistemi ile uluslararası terör arasında ne tür bir bağlantı kurduğunu tam olarak anlayamıyorum. Sanırım Rusya'nın olan biten gelişmeleri dikkatle izlediğini ve gerektiği zaman karşılık vermeye hazır olduğu mesajını vermek istedi. Daha çok 'Rus ordusu henüz ölmedi' gibisinden bir uyarı gibi görünüyor. Ne türden bir silah geliştirdikleri meselesine gelince. Uzun zamandır üzerinde konuşulan bir silah bu. Tam olarak detayları bilinmiyor, ama büyük bir ihtimalle atmosfere girişte, hem yüksekliğe hem de yöne göre manevra yapabilen çok başlıklı nükleer bir savaş başlığı üzerinde çalışıyorlar. Ama bunu neden yaptıkları pek belli değil. Zira zaten Rusya'nın elinde Amerika'nın geliştirmekte olduğu Füze Savunma Kalkanı'nı aşabilecek kadar çok nükleer füze var. Böyle olmasa bile bu kalkanı aşabilmenin birçok yolu mevcut. Dr. David Right

"Amerika'ya yönelik 'nükleer' manevra"
Putin, Rus ordusunun ruhunu okşamaya çalışıyor. Bilindiği üzere Rus ordusu, bütçe kesintileri ve Çeçen Savaşı'ndan dolayı zor bir dönemden geçiyor. Başkan Putin, Amerikalılarınkiyle kıyasla çok az olmasına rağmen, askeri bütçeyi artırmaya çalışıyor. Ama sadece bütçe artırımı askerlerin moralini yükseltmeyecektir. Bundan dolayı askeri gücün sembolü olabilecek bir şey göstermek zorunda. Elindeki en iyi sembol de nükleer modernizasyon. Tabii bu arada nükleer silahlarının işlerliğini hatırlatmakla birlikte, aynı zamanda terörle savaşı ciddiye aldığını da göstermek istiyor. Amerika'yı ya da diğer NATO ülkelerini üstü kapalı şekilde tehdit ettiği iddiasına katılmıyorum. Daha çok Rusya'nın halen nükleer silah geliştirmeye yetkin olduğu mesajını vermek niyetinde. Tabii ki bu gayretleri, Amerikan Füze Savunma Kalkanı'nın aşılması yönünde kanalize etmesi, oldukça akıllı stratejik ve politik tavır. Charles Ferguson

"Putin'in bombası, moral verme amaçlı"
Putin bu provokatif açıklamayı, iç tüketim amaçlı olarak, Rus silahlı kuvvetlerinin, askeri-endüstri kompleksinin ve de bilimsel çevrelerin moralini düzeltmek için yaptı. Bu açıklamasına dışardan tepki gelebileceğini düşünecek kadar kurnaz bir lider. Söylediklerini 'Rusya'yı göz ardı etmeyin, bizi gözardı etmeyin ve Rus bilim teknoloji çevrelerinin dış dünyayı şaşırtma kapasitesinden şüphe etmeyin' şeklinde deşifre ediyorum. Aslına bakılırsa, Rusya'daki asıl sorunun nükleer atıklar ve parçalanmış nükleer silahların ortadan kaldırılması için gereken bütçe eksikliği olduğunu çok iyi bilen Putin, hem kendi ülkesi hem de diğerleri için tehdit oluşturacak bu meseleye öncelik verecektir. Daha da ötesi şu anda Rusya için asıl mesele, Çeçenya ve diğer bölgelerdeki devletçi uygulamalardan beslenen terörizmdir.
Prof. Donald J. Raleigh

Ali Çimen, İstanbul
21 Kasım 2004


Röportajı ZAMAN’dan okumak için tıklayınız
Röportajı gazete formatında okumak için tıklayınız
Bir önceki sayfa için tıklayınız
Ana menüye dönmek için tıklayınız

No comments: