Wednesday, July 22, 2009

ABD, İran'ı nükleerde durdurdu, peki ya Kuzey Kore?

İran'ın uranyum zenginleştirme programını askıya almasının ardından, gözler, nükleer çalışmaları ile dikkat çeken Kuzey Kore'ye dönecek gibi. Kuzey Kore, kısa bir süre önce uzun zamandır şüphelenilen nükleer silah çalışmalarını ve varlığını, bizzat lideri Kim Jong İl'in ağzından doğruladı. İl, geçtiğimiz sonbaharda da ülkesinin nükleer çalışmalarını ele alan ve Çin, ABD, Güney Kore, Japonya ve Rusya'nın katıldığı 6'lı görüşmelerden çekilmiş, Asya'nın doğusundaki tansiyon göreceli olarak artmıştı. Bu ülkeyi İran ve Irak ile birlikte 'şer ekseni' içersinde tanımlayan ABD Başkanı George W.Bush ile Pyongyang yönetimi arasındaki atışma sürüyor. Ufukta yeni bir çatışma ihtimali mi var? Kuzey Kore'nin, iddia ettiği gibi, nükleer silahları var mı, varsa bunları kullanabilir mi? Savaş yorgunu dünyamızı yeni bir savaş mı bekliyor? Bu soruları, Monterey Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Silahsızlanma Çalışmaları Merkezi'nden, Kuzey Kore ve nükleer silah uzmanları Dr. James Clay Moltz, Dr. Monte R. Bullard ve Stephanie Lieggi cevapladı. Kuzey Kore konusunda uzman 25 yıllık gazeteci ve uluslararası ilişkiler profesörü Don Oberdorfer ve yine Kuzey Kore üzerine yazdığı kitaplarla tanınan ve uzun yıllar Newsweek, The Wall Street Journal'ın Uzakdoğu temsilciliğini yapan Bradley K. Martin de görüşleriyle katkıda bulundu.

Kuzey Kore gerçekten nükleer silah geliştirmiş olabilir mi, yoksa üzerindeki izolasyonu kaldırmak ve rejimini korumak için blöf mü yapıyor?
Moltz: Akla yatkın geliyor. Yeteri miktarda ayrıştırılmış uranyumu olduklarını sanıyorum. Bu türden silahları varsa bile en azından test edilmediklerini, dolayısıyla bu silahlara güvenilemeyeceğini biliyoruz. Olsa bile, hava kuvvetleri ve füze teknolojileri zayıf olduğu için nükleer başlıkları hedefe göndermeleri zor.
Bullard: Evet bir noktaya kadar geliştirmiş olabilirler. Test etmemiş olsalar da, kısa zamanda Seul'u vuracak nükleer silah kapasitesine sahip olmaları işten değil. En son yaptıkları itiraf ise askeri amaçlı değil, psikolojik bence. Müzakerelerde de aynı üslubu kullanıyor, avantaj kazanmak için tehdit savuruyorlar. Liderleri, Amerika'dan istedikleri ekonomik kazanımları elde etmek için, bilinçli olarak üst perdeden konuşuyor.
Lieggi: Evet çok ilkel de olsa nükleer silah kapasitesi olabilir. Ama buna dayalı bir 'birikimleri' olduğunu sanmıyorum. Dolayısıyla Pyongyang'dan gelen 'biz nükleer gücüz' yorumlarının blöf olduğu kanaatindeyim. Ayrıca unutmayalım. Kuzey Kore bugüne kadar asla bir nükleer deneme yapmadı. Bu, güvenilir bir nükleer silah programı açısından bir zorunluluk. Bununla birlikte, nükleer başlığı balistik bir füzeye sığdıracak kadar küçültebildiklerine dair bir işaret de görünmüyor.

Amerika, Kitle İmha Silahları'nı (KİS) gerekçe göstererek Irak'ı işgal etti. Nükleer silaha sahip olduğunu saklamayan ve sürekli dünyaya meydan okuyan
Kuzey Kore'ye karşı ise sadece diplomatik yöntemler kullanılıyor. Neden?
Moltz: Kore yarımadasındaki asıl sorun, Kuzey Kore toplarının Güney'in başkenti Seul'u rehin tutuyor olması. Amerika'nın Kuzey'e yapacağı olası bir saldırı, Pyongyang'dakilerin Güney'e karşı saldırıda bulunmasına sebebiyet verecek, bu da bir hayli yıkıcı olacaktır. En basitinden ellerinde kimyasal silah var. Bunları topçu ateşiyle Seul'e yollayıp binlerce insanı öldürebilirler. Hem bu hem de Çin'in böylesi bir durumda nasıl tepki vereceğinin belirsiz olması, Amerika'nın işi ağırdan almasına neden oluyor.
Bullard: Hemen hemen herkes, Irak işgalinin gelecekteki gelişmeleri önlemeye yönelik olduğundan hemfikirdi. Çin'in ise süreçte katkısı var. Çin'deki meslektaşlarım da, sık sık, 'Amerika ve Çin, Kuzey Kore'nin bir sorun olduğunda birleşirse, bu sorun çözülür' diyor. Sorun yaklaşımda. Amerika Çin'in daha açık ve doğrudan müdahil olmasını, Çin ise perde arkasından çalışmayı istiyor. Nihai çözüm 6'lı müzakere çerçevesinde olmalı. Amerika ile varacağı mutabakatı sonradan bozabilir; ama diğer beş ülke de dahil olursa, bu zorlaşacaktır.
Lieggi: Amerika'nın Kuzey Kore'ye karşı kabul edilebilir bir askeri seçeneği yok. Bu olası bir nükleer krizle başa çıkabilme imkanlarını da kısıtlıyor. Ama Irak'ta böyle değildi. Amerika'nın elinde, Kuzey'in KİS tesislerinin yeriyle ilgili güvenilir istihbarat da yok. Ayrıca Kuzey Güney sınırında had safhada askeri yığınak var. Amerika'nın Kuzey'e saldırısı, Güney Kore'ye ve ordaki Amerikan askerlerine karşı saldırıyı tetikleyecek, birçok Amerikan ve Güney Kore askeri ölecektir. Ayrıca Amerika'nın böyle bir durumda, hedef aldığı KİS altyapısını imha edebileceği de kesin değil. Kaldı ki, bölge ülkeleri böyle bir operasyona sıcak bakmaz. Japonya, Kuzey'in füze menzilinde. Nükleer olmasa bile, Kuzey Kore balistik füzelerle Japonya'nın canını yakabilir. Çin de Kim rejimini yıkacak bir operasyona karşı çıkar. Aksi takdirde Kuzey Kore'den Çin'e müthiş bir mülteci akını olacaktır. Kaldı ki Amerikan yanlısı birleşik bir Kore, Amerikan askerlerini Çin sınırına dayayacaktır. Çin bunu istemez. Diğer bir husus ise şu; Amerika, Güney'in onayı olmadan Kuzey'e saldırmaz. Zira Seul yönetimi, hem bu savaş Güney'de büyük bir can kaybına yol açacağı hem de Güney'de oldukça popüler olan 'kardeşlerimizle savaşmayız' yaklaşımından dolayı, askeri seçeneğe soğuk bakıyor.

K. Kore, gerekirse Amerika'ya karşı güç kullanma tehdidinde bulunuyor. Bunu yapabilir mi?
Moltz: Güney Kore ordusu, 1950'nin aksine, oldukça iyi eğitilmiş ve donanımlı. Her ne kadar Kuzey Kore, sınırdaki yerleşim yerlerine çok ağır hasar verse de, Kore Savaşı'nda olduğu gibi ezip geçemez. Zaten böyle bir durumda Amerikan hava gücü, Kuzey'i ağır bombardımana tutacaktır. Daha da ötesi, Amerika, Güney Kore'deki sınırlı birliklerini tahkim etmek için, Irak'taki sıkışık durumuna rağmen, Japonya'daki askerlerini süratle bölgeye kaydırabilir. Ama ben Kuzey Kore'nin, kendisini de mahvedecek sürpriz bir saldırıya kalkışacağını sanmıyorum. Bu durumda Çin'in de desteğini alamaz zaten.
Bullard: Doğru. Amerikan ordusu şu anda sınırlarına yaslanmış durumda. Ama unutmayın ki Kuzey Kore'ye yapılacak bir müdahalede muhtemelen kara birlikleri kullanılmayacak. Bu konudaki Amerikan stratejisi muhakkak uluslararası desteği de arkasına almalı. İşgalden ziyade, Kuzey Kore'nin nükleer tesislerinin bombardıman edilmesi söz konusu olacaktır. Amerika zaten bunu birkaç uçak gemisi ile yapabilecek durumda. Ama Çin'in rızası olmadan bu işe girişeceğini sanmıyorum. Çekindiğinden değil, Çin'in de çözümün bir parçası olmasını istediğinden.
Lieggi: Kuzey yönetiminin Amerika ile savaşmak istediğini sanmıyorum. Evet, Amerika, şu an askeri kapasitesini zorluyor; ama halen Güney Kore'de bir hayli askeri (35 bin dolayında) var ve Amerikan Pasifik Donanması da hızla bölgeye intikal edebilir. Her ne kadar hem Amerika hem de Güney Kore büyük kayıplar verse de, Çin'den destek almadığı sürece, Kuzey de böylesi bir savaştan muzaffer çıkamaz. Oysa Çin'in, olası bir sürpriz saldırı yapacak olan Kuzey'e destek vermesi çok uzak ihtimal.

Yaptırımlar, Kuzey Kore örneğinde de görüldüğü gibi, sadece sokaktaki vatandaşı canından bezdiriyor, üst yönetimi sarsmıyor. Başka yollar bulunamaz mı?
Moltz: Askeri ve nükleer alanlardaki yaptırımlar kesinlikle devam etmeli tabii. Ama politik çekincelerle yiyecek yardımı aksatılmamalı. Krizi çözmek için, öncelikle nükleer silah programının durdurulması ve tesirsiz hale getirilmesi, Kuzey'e güvenlik garantisi verilmesi ve bu ülkeye Rusya'dan petrol ve doğalgaza dayalı enerji desteği verilmesi şart. Zaten şu an masada konuşulan mevzular da bunlar. Ama sorun politik. Bir kere Kim Jong Il, iktidarından ve en büyük pazarlık kozundan bu kadar ucuza vazgeçmek istemiyor. Bush ise Kuzey Kore gibi zayıf bir ülkenin bölgesel barışı tehdit etmesini ve kendisine ne yapması gerektiğini dikte etmesini istemiyor. Ama yarımadayı normalleştirmek için Kore Savaşı'nın resmi olarak bir barış anlaşması ile bitirilmesi ve asker indirimine gidilmesi lazım. İşin nükleer boyutu, çok önemli olsa da, resmin sadece bir parçası.
Bullard: Evet, yaptırımlar genelde yanlış hedefi vuruyor. Kuzey Kore liderleri, halkın refahıyla ilgilenmediği için her türlü ekonomik faaliyeti kontrol edebiliyor. Eğer Çin, Rusya, Güney Kore ve Japonya yaptırımlar konusunda sıkı durabilirse, baskı artabilir. Irak'ta olduğu gibi, ambargo altındaki ülkenin komşuları bu uygulamayı delerse, sonuç alınamaz. Kuzey Kore'ye ulusal altyapısını geliştirmesi için destek olunmalı. Çözüm, mevcut liderliğin durumunu sarsmayacak, enerji gelişimine destek olunması gibi yollarla aranmalı. Kuzey Kore'nin şu anki hali, 1978 öncesi Çin'i andırıyor. Özellikle ticaretle ülke gevşeyebilir. Çin ile Tayvan arasında olduğu gibi, ekonomik serbest bölgeler, ortak ekonomik girişimler, tansiyonu düşürecektir. Bugün Çin ile Tayvan arasında milyarlarca dolarlık iş hacmi var. Benzer bir ekonomik bağımlılık, Kuzey ile Güney Kore'yi yakınlaştıracaktır. Tabii bu zaman alacak. O zamana kadar mevcut görüşmeler devam ettirilmeli. Ama ana ilke şu olmalı; Kuzey Kore'ye her ne teklif edilecekse, bu, ordaki yaşam kalitesini yükseltmeli ve Kuzey'i, uluslararası ekonomik topluluğa entegre etmeli.

"Kuzey Kore ne istediğini biliyor"
Kuzey Kore'nin elinde nükleer silah yapmak için plütonyum olduğu kesin. Silah yapmış olabilirler de. Bush iktidara gelirken aklında zaten Saddam'ı devirmek vardı. Kuzey Kore ile nükleer ihtilafın patladığı 2002 Ekim'inde de Irak'ın işgalini planlıyordu, Kuzey Kore ile dikkatini bölmek istemedi. Kaldı ki Kuzey Kore ile girişilecek bir savaş, komşuları açısından da yıkıcı olabilir. Tek belirleyici olmasa da, onların fikirleri de önemli. Kuzey Kore'nin Amerikan birliklerine önleyici bir saldırı yapacağına inanmıyorum. Bunun kendi sonları olacağını bilecek kadar zekiler. Kaldı ki yeteri kadar da açık sözlüler. Tam olarak ne istediklerini söylüyorlar, yani; Amerika'nın kendilerine dönük düşmanca tavrından vazgeçmesini ve rejimlerini tanımasını istiyorlar. Amerika bu konuda güvence verebilirse, nükleer silah programlarını tartışmaya açabilirler. Diğer girişimler, ikinci dereceden önemli.
Don Oberdorfer, John Hopkins Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü

"Bush, Kuzey'e elini uzatmalı"
Usame Bin Ladin nükleer silah satın almak istese, sizce ilk adresi neresi olurdu? Kuzey Kore'nin 'düşmanının düşmanına' bu silahları satma ihtimali göz ardı edilmemeli. Şu an için Kuzey Kore ile sıcak bir savaş ihtimali yok. Ama yaptırımlar ve tehditler, Kuzey Kore'yi özgürlük ve demokrasi istikametinde hareketlendireceği yerde, ülkedeki yabancı düşmanlığını körüklüyor. Amerikalı yetkililer, bazı subayların Kim'i devirmesini, ya da Kim'in yerini alacak oğullarından birinin daha uzlaşmacı olacağını ümit ediyor. Peki ya gelen gideni aratırsa? Kim'in baskıcı rejimi gevşeyebilir, iktidardan da gidebilir. Ama her halükarda, muhalefeti bastıracak sistemleri elinin altında tutacaktır. Bu arada Kim'in, Hitlervari, soykırımcı statüsünde kendini kaybetmiş bir figür olmadığını da biliyoruz. Belki dış düşmanlardan korkmasına gerek kalmazsa, ülkesindeki ipleri biraz daha gevşetebilir. Kuzey Kore'nin temel jeopolitik ve ekonomik çıkarları, şu an Amerika'nınkilerle uyuşuyor. Şimdi ortak bir noktada buluşulabilir. Başkan Bush, yaklaşımını değiştirip, elini uzatmalı.
Bradley K. Martin, Gazeteci/Yazar, Lousiana Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Ali Çimen, İstanbul
14 Mart 2005, Pazartesi, Zaman Gazetesi Yorum Sayfası

Röportajı ZAMAN’dan okumak için tıklayınız
Röportajı gazete formatında okumak için tıklayınız
Bir önceki sayfa için tıklayınız
Ana menüye dönmek için tıklayınız

No comments: